SATRANCIN YARARLARI
Planlı hareket etmenin önemini ve gerekliliğini kavratır.
Kötü alışkanlıklar edinmeye engel olur.
Süratli, doğru ve çabuk düşünebilmeye yardımcı olur, olaylara doğru yorumlarla yaklaşabilme yeteneklerini geliştirir.
Kişiliği ve karekteri olumlu yönde etkiler ve geliştirir.
Kendine güven duygusu aşılar ve bunu geliştirir.
Kendi güç ve yeteneklerini daha iyi tanıyarak, bireysel güç ve yetenekleri açığa çıkarmaya ve bireysel doğru kararlar alabilmeye yardımcı olur.
Dikkatini tek konu üzerinde yoğunlaştırabilme alışkanlığı kazandırır.
Diğer ders konularının daha iyi anlaşılıp kavramasına yardımcı olur. Bilimselliği ön plana alarak araştırmalar yapmaya yönlendirir.
Konulara karşı şüpheci yaklaşımı benimsetir, onları ezberci zihniyetten arındırır.
Kişileri düşünen, araştıran, yargılayan varlıklar haline getirir ve yaratıcılıklarında özgür bırakan bir ortam hazırlar.
Başarıya ancak ve ancak sistemli ve disiplinli bir çalışmayla varılabileceğini gösterir.
Mücadeleci bir ruh yapısına sahip olmanın gerekliliğini benimsetir.
Başarısızlıklar karşısında yılmamayı, başarı için daha da çok çalışmanın gerekli olduğunu öğretir.
Başarılardan büyük hazlar duyarak daha da başarılı olmaya yönlendirir.
Yepyeni hedefler göstererek bu yeni hedefler doğrultusunda motivasyon sağlar.
Kişilerin olumsuz bir yönünü, eksikliğini, veya bir davranış bozukluğunu hızlıca ortaya çıkarır.
Kurallara uymayı, dostça oynamayı, kaybetmeyi kabullenmeyi, kazananı kutlamayı öğretir.
Yakın dostluklar kurup daha çok sosyalleşmeye ve sosyal yaşamının zenginleşmesine yardımcı olur.
Satrancın yararlarını gösteren bütün bu maddeler, Milli Eğitimin de temel amaçlarındandır, Türk Milli Eğitimi’nin öğrenciler tarafından kazanılmasını istediği temel davranışlardır. Bu kadar pozitif etkisi olan bir araç kesinlikle bir 'EĞİTİM ARACI'dır. Yeryüzünde başka hiçbir araç, bu kadar olumlu davranışların hepsini birden bireylere kazandıramaz!
Öyleyse, çocuklarımızın olabildiğince küçük yaştan başlayarak 'Kişilik gelişiminde satrancın pozitif etkilerinden yararlanması’ amaçlanmalı, çocuklarımızın olumlu davranışlar sergilemelerini sağlamaya çalışmalı bu amaç bir 'görev' olarak benimsenmelidir.
Satrancın harika çocukları
Onlar, bu ülkenin medarı iftiharı. Onlar, genç nesil satranççılar. Tatlılar, komikler, çok zekiler, sosyaller, benim aklımı uçuran başarılara imza atmışlar ama çok mütevazılar… Daha önce de sporcu röportajları yaptım ama kendini bu kadar iyi ifade edebilenlerine rastlamadım. Satranç farkı bu olsa gerek… Henüz 17 bile değiller, filozof gibi konuşuyorlar...
Satrancın harika çocukları
Onlar, bu ülkenin medarı iftiharı. Onlar, genç nesil satranççılar. Tatlılar, komikler, çok zekiler, sosyaller, benim aklımı uçuran başarılara imza atmışlar ama çok mütevazılar… Daha önce de sporcu röportajları yaptım ama kendini bu kadar iyi ifade edebilenlerine rastlamadım. Satranç farkı bu olsa gerek… Henüz 17 bile değiller, filozof gibi konuşuyorlar...
"Kaybettiğin bir oyundan öğrendiklerin, kazandığın bir oyundan öğrendiklerinden çok daha fazladır. İyi bir oyuncu olmadan önce yüzlerce defa yenilmelisin!”
Böyle şahane alıntılar yapabilen gençlerle birlikteyim!
Onlar, bu ülkenin medarı iftiharı.
Onlar, genç nesil satranççılar.
Tatlılar, komikler, çok zekiler, sosyaller, benim aklımı uçuran başarılara imza atmışlar ama çok mütevazılar…
Daha önce de sporcu röportajları yaptım ama kendini bu kadar iyi ifade edebilenlerine rastlamadım.
Satranç farkı bu olsa gerek… Henüz 17 bile değiller, filozof gibi konuşuyorlar.
Ama iç bayıcı değiller, renkliler, sosyaller hem de birbirleriyle rakipler!
Hepsi arkadaş, 2005’ten bu yana tanışıyorlar, birlikte bütün dünyada o turnuva senin, bu şampiyona benim Türkiye’yi temsil ediyorlar.
Okulda da çok başarılılar.
Hatta biri, ‘Nezihe Ezgi Menzi’, Dünya Okullar Üçüncülüğü ve Avrupa Okullar ikinciliğinin getirdiği ek puanla SBF Türkiye birincisi olmuş.
Bir kısmı satrançtaki başarılarından dolayı burs almış.
Vahap Şanal ve Cemil Can Ali Marandi, ikisi de 16 yaşında ve unvanları uluslararası usta. Biri İzmirli, biri Ankaralı. Bu yılın Avrupa 18 Yaş Gençler Birincisi Takımı’ndan ikisi de…
Marandi üç kere Avrupa birincisi olmuş, 2012’de Dünya Okullar Bireysel Satranç Şampiyonası’nda 15 yaş birincisi.
Hepsinin satranç hayatında birincilikleri, ikincilikleri, üçüncülükleri var…
Madalya üstüne madalya…
İtiraf etmeliyim ki beni şaşırttılar!
Özgüvenleri yüksek, problem çözme yetenekleri tavan, bir sürü kombinasyonu aynı anda düşünebiliyorlar, zamanla yarış halinde de hızlı ve kesin karar verebiliyorlar. Yaratıcı ve üretkenler, dünyanın dört bir yanında turnuvaya katıldıkları için de sosyaller…
Yolları açık olsun
ERKEKLERİ YENİNCE SİNİRLENİYORLAR!
Nezihe Ezgi Menzi (16 yaşında, Bayan Usta Adayı-WCM, Mersin)
Satranç ne zaman girdi hayatına?
6 yaşımda. Anaokulundaki satranç öğretmenim yetenekli olduğumu, bu alanda kendimi geliştirmem gerektiğini söylemiş bizimkilere. Onlar da beni bir kulübe yazdırmışlar. Çok kısa bir sürede, kendi yaş grubumda Türkiye birincisi, 10 yaş grubunda da Türkiye dördüncüsü oldum. 7,5 yaşında milli takıma çağrıldım.
Vayyy, süpermiş! Satranca bu kadar bağlanmanın sebebi neydi?
Herkesin sevdiği bir oyun değil. Ama ben bayılıyorum. Analitik bir kafam var ve düşünmeyi seviyorum. En başından beri istekliydim. Bu sporda yetenek de önemli ama istek daha önemli.
Sence zekilerin oyunu mu bu?
Bence en önemli kriter zekâ değil. Zekâdan çok çalışma ve azim. Düzenli çalışmadıkça, kimse seni bir adım öteye götüremiyor. Satrancın en önemli kuralı kendi kendine çalışmayı bileceksin.
Gece yarısı kalkıp satranç oynadığın olur mu, çağırır mı oyun seni?
Hem nasıl!
Düzenli oynamayı sevdiğin insanlar var mı?
Evet, bazı arkadaşlarım var.
Sana özgü hamlelerin var mı? Biriyle bilgisayarda oynasan mesela, kim ol
duğunu bilmese, yaptığın hamlelerden, “Ezgi’yle oynuyorum” der mi?
Beni tanıyan biriyse mutlaka der! Herkes kendi karakterine, oyun tarzına uygun bir ‘açılış’ seçer. Bu, parmak izi gibi bir şey. Hamlelerinden de anlaşılır.
Satranç oynayan kızlar azınlıkta mı?
Evet. Özellikle de Türkiye’de...
Neden sence?
Kızlar genellikle SBS ya da diğer sınav dönemlerinde satrancı tamamen bırakıyorlar. Ya aileleri öyle istediği için ya da kendileri öyle tercih ediyor, sorumluluk duygusu yüzünden. Kızlar için dersler birinci planda, o yüzden de beklenilen gelişmeyi kaydedemiyorlar. Erkeklerse satrancı meslek olarak görebiliyorlar. Böyle bir lüksleri var. Bir de dünyada erkek satrancının maddi getirisi var. Kadınlarda böyle bir şey söz konusu değil! Ama bence bütün bunlar saçma bir önyargı. Esas mesele, kızların erkekler kadar destek görmemesi. Evet, bizim federasyonumuz bu konuda çok gayretli ama yine de dünyanın her yerinde, sanki erkekler daha akıllıymış, satrançta daha çok gelişebilirmiş muamelesi yapılıyor.
Kanına dokunuyor mu?
Dokunmayan kadın var mıdır? Elbette! Neyimiz eksik onlardan!
Gerçi filmlerdeki şampiyonlar da hep erkek...
Savaş oyunu olduğu için, uzun süre kadınların oynaması yasakmış. Katolik baskı yüzünden. 20’nci yüzyılda oynamaya başlamış kadınlar. Böyle de bir durum var.
Dünya okullar üçüncülüğü ve Avrupa okullar ikinciliği sana ek puan sağlayarak SBS Türkiye birinciliği getirmiş. Ne hissettin?
Çok mutlu oldum! Çünkü benimle sınava girecek yaşıtlarım çok yoğun bir tempoda ders çalışıyorken, ben dört ay okula gidemedim. Yedi ve sekizinci sınıfta dünyanın dört bir yanında hep turnuvalarda ve kamplardaydım. Hem okulu hem satrancı birlikte götürmeye çalışıyordum. E tabii çok sevindim. Bana müthiş bir hediye oldu.
“Satranç, önümü açıyor” gibi hissettin mi?
Elbette. Bambaşka bir ufkum oldu. Farklı insanlar, farklı kültürler tanıdım bir kere. Bu kadar çok ülkeye kendi başıma başka nasıl gidebilecektim ki? Özgür, kendine güvenen, bağımsız bir insan oldum. Bir de olaylara çok yönlü bakabiliyorum şimdi. Satrançta, rakibinin yapabileceği her hamleye karşılık bir hamle geliştirmen gerekiyor. Hayatta da böyle. Sadece senin davranışlarınla şekillenmiyor olaylar. Karşındaki insanların da tepkilerini beklemen gerekiyor. Trafikte de böyle değil mi? Sen müthiş bir sürücü olsan kaç yazar? Başkasının hatasıyla da kaza yapabilirsin. Satranç sayesinde çok hızlı ve çok yönlü düşünmeye başlıyorsun.
HAYATIMDA HEP OLACAK
Sınavlarda mesela soruları daha hızlı çözebiliyor musun?
Hızlıdan çok, daha dikkatli çözmemi sağlıyor. Sonuçta bizim bir vakit olayımız var. Vakit kaybı olunca, konum kazanç bile olsa hükmen yenik sayılırız. Bizler, zaman yönetimini küçük yaşlardan beri öğrenmiş oluyoruz.
Her alanda faydası var demek ki bu satrancın... Erkek arkadaşlarla ilişkilerde?
Bakın, o konuda çok yardımcı olamıyor ne yazık ki!
Satranç bilmeyen bir erkekle sevgili olabilir misin? Yoksa bilmesi, tercih sebebi mi?
Bilmesi tercih sebebi tabii. Profesyonel olarak oynaması önemli değil ama bilsin.
Çok iyi dans etmesini mi istersin, çok iyi satranç oynamasını mı?
Ben ikisini birlikte alsam!
Gelecek planlarında satrancın yeri ne?
Geleceğin ne getireceğini bilmiyorum ama hayatımda satranç hep olacak.
Hep parlak bir öğrenci mi oldun?
Evet. Ama inek kategorisinden değil. Çünkü aynı zamanda sosyal etkinliklerde de yer alırım.
Kızlar ve erkekler arasında oyun tekniği bakımından bir fark var mı?
Erkekler daha riskli hamlelere girerler, “Ya hep ya hiç!” diye düşünürler. Kızlarsa daha garantili ve yavaş oynuyorlar. Benim genelde erkek gibi oynadığım söylenir.
Hangi ülkelere turnuvaya gittin?
25-30 ülke olmuştur. Avrupa, Amerika, Güney Amerika, Uzakdoğu... Aklınıza gelebilecek her yer. Sekiz yaşımdan beri yalnız seyahat etmek hepimizi olgunlaştırdı. Demircan, Vahap, Batuhan, Volkan ve ben 18 yaş altı A Milli Takım ve aynı zamanda Gençler Takımı’yız. Sürekli turnuvalara birlikte gidiyoruz.
Erkekleri yenersen sinirleniyorlar mı?
Hem de nasıl! Bizimki en güçlü takım. Turnuvalarda favori takım. Bütün takımların ilk sorusu “Niye bir kız oynatıyorlar? Yoksa kaybetmek mi istiyorlar?” oluyor. E ben yenince de sinirleniyorlar tabii.
ÜÇ DEFA AVRUPA ŞAMPİYONU OLDUM
Cemil Can Ali Marandi (16 yaşında, Uluslararası Usta-IM, Ankara)
Senin başlangıç hikâyen...
Kreşte. Karate de denedim, binicilik de satranç da. Bunu sevdim. Bir de kuzenim oynuyordu, ona özendim. Satrancın temellerini öğrettiler, taşlar nasıl dizilir, nasıl hareket ettirilir...
Nesini sevdiğini hatırlıyor musun?
Biriyle karşılıklı oynama ve rekabet. Sonra eve gelen tanıdık, tanımadık herkesle oynamaya başladım. Hatta onları taciz ediyordum, benimle oynamaya zorluyordum.
Annen baban mühendis... Onlar ne kadar destek oldu?
Başlarda birlikte oynuyorduk. Annemle oynadığımda, oyunu seveyim diye bana bilerek yeniliyordu. Babam daha çok yeniyordu. Oyunun her yönünü anlayabileyim diye. Her zaman kazanamayacağımı daha küçük yaştan öğrenmiştim.
Başarılı bir öğrenci miydin?
Evet.
Satranç, sence zekilerin oyunu mu?
Zekâ önemli ama daha önemli olan çalışmak. Sadece yetenekle hiçbir branşta başarılı olunamıyor.
Sen kuzenini geçtin mi şimdi?
Kuzenim il birincisiydi, ben üç defa Avrupa şampiyonu oldum.
Belli bir yaşa gelip, “Hadi ya ne satrancı!” der mi insan?
Ben kendimi sosyal hayattan hiçbir zaman mahrum bırakmadığım için demem. Düzenli antrenmanlarımız oluyor ama ara sıra arkadaşlarımla sinemaya, bilardoya, futbol ya da basket maçına gittiğim de oluyor.
Bu oyunun en çok neresinde iyisin?
Yaratıcılığımı ön planda tutuyorum. En önemli tarafım bu. Bilmediğim bir pozisyona, yaratıcılığımla farklı bir bakış açısıyla girebiliyorum. Genelde insanlar güvenli suları severler, rahat olmadıkları alanlarda çökerler. Ben asıl orada daha rahat oynuyorum. İkimiz de bilmediğimiz sulardaysak...
Kaybedince ne hissediyorsun?
Öyle bir üzüntü ki! Bazen insanı sabaha kadar uyutmuyor! Ama bir sonraki gün maç varsa, hedefe doğru bakmam gerektiğini biliyorum. Turnuva, satrançta nakavt sistemiyle oynanmadığı için, maçı kaybedince bitmiyor. Bir mağlubiyet bazen sonucu çok fazla etkilemiyor.
Satranç oynamayı bilmiyorsa kız arkadaşın, bu eksi puan mı?
Şu anki kız arkadaşım satranç oynamıyor. Ama ben onunla birlikte olmaktan çok mutluyum. Satranç oynasa da oynamasa da onu seviyorum.
Satrancın hayatla ortak noktası ne?
Yaşamın ta kendisi! Satrançta ileriyi planlamazsanız olacakları göremiyorsunuz ve beklemediğiniz bir duruma düşüyorsunuz. O yüzden her şeyi planlamanız gerekiyor. Hayat da öyle değil mi, şimdiyi yaşayacaksın ama ufak ufak geleceğe dair hedefler de koyacaksın, planlar yapacaksın, uçuşmayacaksın, atacağın adımları bileceksin ve ona göre ilerleyeceksin.
DÜNYA ÇAPINDA OLMAK
Sana ne kazandırdı?
Hayatımı planlamayı öğrendim, yaşamımı düzene soktum. Bir de en önemlisi, hayatıma dışarıdan bakabilmeyi öğrendim. Sanki kendi hayatım değilmiş gibi. Bu, çok faydalı bir şey. Daha objektif olabiliyorsun. Antrenörlerimiz bize, kendi maçımıza bile bir izleyici gibi bakmamızı söyler, oradan alışkanlık.
Hedefin ne?
İlk 20'de ya da ilk 100'de dünya çapında bir oyuncu olmak.
Üniversitede ne olmak istiyorsun?
Yazılım mühendisi. İkisini de aynı anda yürütebileceğimi düşünüyorum. İkisi de analitik düşünce ve yaratıcı bir şeyler bulmak. Var olan kodlardan yaratıcı versiyonlar üretmek. Satrançla benzedikleri için istiyorum.
Arada arkadaşlarına, “Sen kiminle konuşuyorsun biliyor musun!” demek istediğin olmuyor mu?
Asla! İnsanlar beni ben olduğum için sevsin isterim, başarılarımdan dolayı değil. Neşeli, yüzü gülen biri olarak bilinmek isterim.
Satranç Federasyonu’nun sana bu kadar yatırım yapmasının özel bir sebebi var mı?
Ben, Vahap ve Batuhan üçümüz altın çocuklar jenerasyonundan çıktık. Erken bir sıçrama yaparak kendi yaşıtlarımıza göre daha farklı olduğumuzu gösterdik.
Aranızda rekabet var mı?
Tabii. Üçümüz birbirimizi kamçıladık. Ben ilerideyken Vahap bana yetişiyordu. Sonra Batuhan gelip ikimize de yetişti. Böylelikle hep birlikte yükseldik. Biz hem birlikte büyüdük hem en iyi dost hem de çok ciddi rakip olduk.
BENİ HAYATA BAĞLIYOR
Hande Nur Şahin (17 yaşında, İstanbul)
Handeciğim senin hikâyen nedir? Sen kaç yaşında başladın satranca?
10 yaşımda. Okulumuzdaki satranç kulübünde. Satranç oynayanların birbirleriyle müthiş bir bağı vardı, çok hoşuma gitti. Başlangıç eğitimimi orada aldım. Sonra hakem ve satranç antrenörlüğü yapmış bir öğretmenim oldu. Onunla çalışmaya başladım. Sonra turnuvalara katıldım. Asıl orada satranç camiasının ne kadar büyük olduğunu gördüm. Büyülendim. Federasyon da sağ olsun, bana sahip çıktı.
Tekerlekli sandalyede olmanın sebebi ne?
Bir kas hastalığım var. ‘Spinal Muscular Atrophy’ diye geçiyor. Sinirlerin tam olarak çalışmaması. Genetik.
Ne zaman teşhis kondu?
İki yaşımdayken içe basmaya başlamışım. Zamanla artmış sorunlar. Dört yaşımda bir ameliyat geçirdim. Ondan sonra da bir daha hiç yürüyemedim.
BAMBAŞKA KAPILAR AÇTI
Hayatın ne kadar zorlaştı?
Küçükken insan pek farkına varmıyor. Ama büyüdükçe problemler artıyor. Allah’tan ailem her zaman destek oldu. Hiçbir faaliyetten eksik kalmadım. Okulsa okul, geziyse gezi, satrançsa satranç!
Peki bu hastalık için yapılabilecek bir şey var mı? Tedavisi var mı?
Fizik tedaviye gitmem gerekiyor. Orada pasif kol ve bacak hareketleri yaptırıyorlar. Ama okulla satrancı birlikte götürebilmek için yedinci sınıfta fizik tedaviyi bıraktım. Annem ve babam evde bana aynı hareketleri yaptırıyorlar. Böylelikle satranca daha çok vaktim kalıyor.
Satranç senin için ne ifade ediyor?
Çok şey! Beni hayata bağlıyor. Güç veriyor. Bir de inanılmaz renkli bir dünya. Satranca başlamadan önce sadece okul çevrem ve arkadaşlarım vardı. Dünyam onlardan ibaretti. Ama satrançla birlikte bambaşka kapılar açıldı hayatımda, çok farklı bir dünyanın içine girdim. Beni en çok bu tarafı heyecanlandırıyor.
Başka engellilerle tanıştın mı?
Tanıştım. Türkiye’de benden başka yürüme engelli satranç oynayan biri yok.
Bu oyunun en çok nesini seviyorsun?
Nasıl izah edilir bilmiyorum. O tahta çağırıyor beni. İçten gelen bir şey.
Ne öğretiyor insana?
Ooo bir sürü şey! Ama en önemlisi hayatı öğretiyor! Kazanmayı seviyorum. Ama kaybetmeyi kabullenmeyi de öğretiyor.
6 SAATLİK MAÇ
Hayatın içindeki neleri satrançta görüyorsun?
Bir satranç oyuncusu, oyunu boyunca planlar yapar ve bunları uygulamaya çalışır. Ama bu planları uygularken başına bir sürü şey gelir. Hani derler ya, “Hayat, sen plan yaparken başına gelenlerdir!” İşte o hesap. Sabırlı ve kararlı olman gerekiyor. Zaten tahtanın başında beş saat oturunca da insan sabretmeyi öğreniyor.
Kendini geliştirmek için neler yapıyorsun?
Kendi başıma çalışıyorum. Antrenörüm Hasan Kılıçarslan’la çalışıyorum. Bu sene dershane ve üniversite var. Bakalım ne olacak...
Ne okumak istiyorsun üniversitede?
Tıp. Hayalim psikiyatrist olmak.
Sadece zeki insanlar mı satranç oynar?
Zannetmiyorum. İnsan çalışırsa her şeyi yapabilir. Zekâ farklı, zekâyı yönlendirmek farklı. Aslında her insan zekidir ama biraz yön verilmesi gerekir.
Bir sürü derecen var. Nasıl bir mutluluk bu?
O son maç bittiğinde derecen belli oluyor ya, işte o müthiş bir an! Turnuva bitmiş ve sen amacına ulaşmışsın. Hiçbir şeye değişmem!
Maç öncesi dikkat ettiğin şeyler var mı?
Uykuma dikkat ederim. Bir de ayran içmem.
En uzun maçın...
6 saat sürdü. Yunanistan’da Ezgi’yle bir maç yaptık. Berabere kaldık.
Hedefin?
Betül Cemre Yıldız ve Kübra Öztürk gibi büyük usta olabilmek. Türkiye Kadınlar Şampiyonu da olmak isterim. Bu yıl beşinci oldum, yaklaştım ama daha çalışmam lazım. İleride, engelli çocuklara satranç öğretmek gibi hayallerim de var. Onları teşvik etmek istiyorum. “Ben yaptım, siz de yapabilirsiniz!” demek istiyorum.
Kızlar ve erkekler arasında bir ayrım var mı?
Aslında var. Seviye olarak var. Tüm dünyada böyle. Bunun nedenini ben de tam bilmiyorum ama dünyada da kadınlar ve erkekler arasında puan farkı var. Kadınlarınki daha düşük.
Ne yani, erkeklerin analitik zekâsı kadınlardan daha mı fazla?
Yok canım! Erkeklerin oynamaya daha çok vakti oluyor, aynı şekilde daha çok turnuvaya gidebiliyorlar, daha kolay izin alıyorlar. Bu yüzden olsa gerek.
SATRANÇ HAYATTA YAPTIĞIM EN İYİ ŞEY!
Vahap Şanal (16 yaşında, Uluslararası Usta-IM, İzmir)
Senin satranç hikâyen...
Ana okulunda başladı.
Nesi seni etkiledi?
Bir şekilde iyi oynuyordum. İnsan, iyi yaptığı şeylerden zevk alır, çünkü çevresi tarafından onaylanır. Sonra da hayatımın vazgeçilmez parçası oldu.
Satranç neden spor olarak kabul ediliyor?
E çünkü diğer sporlarda olduğu kadar profesyonel olmanız gerekiyor. Her şeyinize dikkat etmelisiniz. İyi uyumalısınız, iyi beslenmelisiniz. En ufak olumsuzluk beynimizin hızını düşürebilir. Bizim oynadığımız turnuvalar üst düzey turnuvalar, sabah kalktığımız saatin bile önemi var. Mesela maça yemek yiyip çıkarsanız yandınız, beyninizden çok mideniz çalışır. Etleri de akşam yiyoruz. Maçtan önce ayran içmiyoruz uykumuz gelmesin diye.
ÇÖZÜLEMEYECEK OYUN
Dijital dünyanın bu kadar başını alıp gittiği bir dünyada satranç ağır ve eski kalmıyor mu?
Yoo. Tam tersine teknolojik ortamlara alındı. Şu an Brezilya’daki bir turnuvayı cep telefonumuzdan izleyebiliyoruz. Tahtadaki en iyi hamleyi gösteren programlar var mesela. Öyle olduğu için babam maçlarımı izleyebiliyor. Satrancı çok iyi bilmese de kenarda doğru hamle yazınca takip edebiliyor. Yanda “Bunu oynarsa kazanabilir” diye oranlar veriliyor. Çin’de olimpiyat üçüncüsü olduğumuzda, babam sabah 03.00’te bizi buradan izliyordu.
Sence bu sporun yüzyıllardır oynanıyor olmasının sebebi ne?
Bir kere çözülemeyecek ve bitmeyecek bir oyun. Hamle olasılıklarını çarpınca, milyardan çok hamle var. Toplam 500 milyona yakın oyun oynanmış tarihte. Hiçbiri aynı değil.
Herkesin kendine özgün insanları etkileme tarzı vardır ya, satranç senin silahlarından biri mi? Etkileyemeyeceğin kimse yok mu?
Hiç o mantıkla oynamadım. Ben hayatımdan satrancı çıkarınca bir şey kalmasına dikkat ediyorum. Günde yaklaşık 10 saat çalışıyordum, bunu altı saate çekerek sosyal hayatıma da önem verdim. Çünkü insanın bir yerden sonra içine oturuyor, satranç dışında da bir hayatı olsun istiyor. Turnuvada maç oynuyoruz, “Bunu kesin kazanmam lazım, çünkü elimdeki tek şey bu!” havasına giriyorsun. Ben öyle sınırlı biri olmak istemiyorum ama satrancı çok seviyorum o başka...
En çok kimleri yenince seviniyorsun?
Amerika’da sabah akşam antrenörleriyle çalışan, beş hocayla aynı evde yaşayan, yemeğine, uykusuna fevkalade dikkat eden, hayatı sadece satrançtan ibaret tipler var. Onlardan birini yenince hoşuma gidiyor.
Seni daha mı ciddiye alır oldu insanlar?
İnsanlar değil, ben kendimi daha ciddiye alır oldum!
‘ŞAH-MAT’
Rüyanda satranç oynadığın oluyor mu?
Oluyor. Bir kere küçükken, “Şah mat!” diye bağırmışım. Bir kere de –bizde, turnuvada 0 saniye kuralı vardır, maça geç gelen kaybeder- rüyamda asansörde kaldığımı gördüm. Elektrikler kesiliyor, sonra kurtulup, merdivenlere koşuyorum, orada da biri beni tutuyor, bir türlü maça gidemiyorum. Böyle kâbuslar...
Bu oyunun hayatla benzerliği ne?
Tamamen aynı bence. Bir kere oyunu çözmek diye bir şey yok, hayat da öyle değil mi? Hep sürprizler yapıyor bize. En güzel şeyi de sürekli kendini geliştirebiliyorsun ve hamle keşfediyorsun. Dünya Şampiyonu’nun bir yazısını okudum, “İki sene önce zayıf oynuyordum!” diyor. Bunu söyleyen adam, iki sene önce beşinci kez dünya şampiyonluğunu kazanmıştı.
Sana ne faydası oldu? Zekânı mı geliştirdi, disiplinli bir adam mı oldun?
Ben geleceğimi merak ederek yaşıyorum. Benden ne olacak diye merak ediyorum. İstekli yaşıyorum, bir hedefim var çünkü.
Kızlarla erkekler arasında nasıl bir yarış var?
Kızlar çok konsantre olamıyor. Ben mesela tam konsantreyim, aklımdan çok az şey geçiyor ama karşımda saçıyla oynayan bir kız var!
Seni yenen kız olmadı mı?
Olmuştur. Ama genel olarak kızların oyun seviyeleri daha düşük.
Satrancın senin için en vazgeçilmez tarafı ne?
Hayatta en iyi yaptığım şey. Şimdilik hiçbir şeyi bunun kadar iyi yapmıyorum.
Nasıl bir programın var?
10 senedir düzenli çalışıyorum. İki ay çalışmayı bıraktım, kafam yavaşladı. Tahta bana eskiden küçücük bir şey gelirdi. Oynamayı bıraktım, kontrol edemedim, büyük gibi geldi. Sürekli antrenman yapmak gerekiyor.
Çok cool duruyorsun! Kazanınca da bu kadar sakin misin, yoksa deliriyor musun mutluluktan?
En ufak bir başarıda çok sevinince, en ufak hatada da çok üzülüyor insan. O yüzden bunu dengede tutmaya çalışıyorum. Benim açımdan mutlu olmak önemli. Sevinç ve üzüntü anlık duygular, mutluluktan farklı. O yüzden turnuvada onları kullanmamaya çalışıyorum.
Kaynak:http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/27190511.asp
EĞİTİMDE SATRANÇ ARAŞTIRMASININ ÖZETİ
Bu özet Dr.Tim Redmen'ın "Chess as Education: Character Assassination" ve "Life of the Mind" isimli kaynaklarından ve Robert Ferguson'un doktora tezinden de yararlanarak yazılmıştır. Aşağıdaki çalışmalar özet olarak sunulacaktır:
Chess and Aptitudes, Albert Frank
Chess and Cognitive Development, Johan Christiaen
Developing Critical and Creative Thinking Through Chess, Robert Ferguson
Chess as a Way to Teach Thinking, Dianne Horgan
The Development of Reasoning and Memory Through Chess, Robert Ferguson
The Effect of Chess on Reading Scores, Stuart Margulies
Étude Comparative sur les Apprentissages en Mathématiques 5e Année, Louise Gaudreau
Playing Chess: A Study of Problem-Solving Skills, Philip Rifner
John Artise "Chess ve Education (Satranç ve Eğitim)" da şu iddiadadır. "Görsel uyarı herhangi diğer uyarılardan daha çok hafızayı güçlendirme eğilimindedir. Satranç, hafızanın gerekli olduğu alanlara en çok etkiyi yapan, hafızayı geliştiren mükemmel alıştırma yöntemidir" Aşağıdaki çalışmalar Artise ve diğerlerinin düşüncelerini destekleyen güçlü kanıtlar sunmaktadır:
Zaire'deki çalışma "Chess and Aptitudes (Satranç ve doğal yetenekler)" Dr.Albert Frank tarafından Protestan Okulu'nda (şimdi Lisanga okuludur) Kisangani, Zaire'de 1973-1974 yılında gerçekleştirilmiştir.
Frank satranç öğrenme yeteneğinin
a)Uzaysal kavrama/üç boyutlu kavrama
b)Kavrayış hızı
c)Sebep sonuç ilişkisini kurabilme
d)Yaratıcılık
e)Genel zeka
gibi özelliklerin bir sonucu olup olmadığını araştırmaya karar verir.
İkinci olarak Frank satranç öğrenmenin bu bahsi geçen beş özellikten birini veya daha fazlasını geliştirip geliştiremediğini öğrenmek istedi. Bir takım yetenekleri, satranç oynamak ne kadar geliştirebilirdi? Eğer satrancın böyle bir katkısı varsa, satrancın ortaokulların (secondary school) ders programlarına sokulması tavsiye edilecekti.
İlk hipotezin doğruluğu kanıtlandı. İyi satranç oynamakla, üç boyutlu, sayısal, idari ve kağıt üstü (sayısal) yeteneklerde belirgin bir bağ vardı. Bu göstermektedir ki satranca olan yetenek sadece bir iki yeteneğin sonucu değil, ama daha fazla sayıda olan ve satranç tahtası başında topluca kullanılan yeteneklerin sonucuydu. Satranç bireyin, bütün yeteneklerini kullandığı bir oyundu.
İkinci hipotez, iki yetenek için ispat edildi. Satrancın sayısal ve sözel yetenekleri arttırdığı görüldü.
"Satranç ve Kavrama Çalışmaları" Johan Christiaen tarafından yürütüldü. Araştırma 1974-1976 okul döneminde Belçika'daki Assenede Belediye Okulu'nda gerçekleştirildi.
Denek grubunda deney ve kontrol grubu olmak üzere ikiye ayrılmış şekilde 40 tane beşinci sınıf (ortalama 10.6 yaş) öğrencisi vardı. Tüm öğrencilere kavrama hızı ile ilgili Piaget testleri ve PMS testleri verildi. Testler beşinci sınıfın ve altıncı sınıfın sonunda uygulandı. Deney grubu, "Gençler için Satranç" kitabı kullanılarak 42 adet birer saatlik temel satranç dersleri aldı.
ANOVA kullanılarak yapılan deney ve kontrol grubu arasındaki araştırma sonuçlandı. Sonuçlar belirgin bir şekilde satranç oyuncularının lehineydi. Beşinci sınıf sonundaki akademik sonuçları .01 iken altıncı sınıf sonuna geldiğinde bu sonuç .05'e çıkmıştı.
Dr. Gerard Dullea ifade etmektedir ki Dr.Christiaen'in çalışmaları desteğe, genişletilmeye, ve onaylanmaya ihtiyacı vardır. Araştırmanın gerekliliği yanında şunu da söylemiştir: "... hep bildiğimiz şey konusunda elimizde bilimsel kanıtlar var: Satranç çocukları daha zeki yapar!" (ChessLife, 1982 Kasım, s.16)
Ferguson'un ilk çalışması "Developing Critical and Creative Thinking through Chess (Eleştirisel ve Yaratıcı Düşüncenin Satranç Yoluyla Geliştirilmesi)" Dullea'nın referanslarını destekledi. Dr.Ferguson'un ESEA kod IV-C isimli projesi federal olarak desteklendi ve üç yıl uygulandı (1979-1982). Bir okul senesi boyunca daha uzatıldı (82-83) ve toplam dört senelik bir çalışma oldu. Çalışmanın en önemli hedefi satrancın eleştirisel ve yaratıcı düşünceye katkısının olup olmadığını bulmaktı.
Proje, zeka olarak yetenekli çocukların araştırılması üzerine idi. Bradford Area School District'in 7. 8. ve 9. sınıf öğrencileri katılımcılardı. Temel bağımsız değişkenler satranca yaklaşım (davranışsal), bilgisayara yaklaşım ve diğer satranç dışındaki konulara yaklaşım idi. 32 hafta boyunca her grup haftada bir kez ilgi alanıyla ilgili aktivitelerde bulundu.
Bu çalışmanın ilk yönü eleştirisel düşünce üzerineydi. "Watson-Glaser Eleştirisel Düşünce Testi"ne göre satranç grubundaki ortalama artış 17.3% idi. Çalışmanın ikinci bölümü yaratıcı düşünce üzerineydi. Satranç yaratıcılık konusunda tüm diğer gruplara büyük fark attı ama en belirgin gelişme gösterdikleri alan "özgünlük" konusundaydı. Pek çok araştırmacı özgünlük konusundaki gelişmenin yaratıcılık alıştırmaları yapanlar için doğal olduğunu ama konuşma akıcılığındaki gelişmenin bu grupta hiç veya çok az olması gerektiğini iddia ettiler. Gerçek şuydu ki satranç grubundaki konuşmadaki akıcılık ulusal normların .05 seviye üstündeydi ve bu şaşırtıcı bir buluştu.
Venezuela deneyi "Learning to Think Project (Düşünmeyi Öğrenmek Projesi)" satrancın "Wechsler Intelligence Scale for Children" ile ölçülen zeka seviyesini arttırıp arttırmadığını araştırmak üzerineydi.
Erkekler ve kızlar bir yıldan az bir süre sistematik biçimde satranç çalıştıktan sonra IQ'larında artış kaydettiler. Pek çok öğrenci minumum 4.5 aylık bir süreden sonra belirgin bir gelişme gösterdiler. Genel olarak satrancın her cinsiyetteki ve sosyo ekonomik boyuttaki ilkokul çocuklarının IQ'sunu metodik bir şekilde öğretilmesi sonucu arttırdığıydı. Bu çalışma satrançsal düşüncenin başka alanlara taşınmasının çok enteresan sonuçları olduğunu göstermiştir (FIDE Raporu,1984, s.74). Çağdaş ve kendini kanıtlamış psikolog B.F. Skinner şöyle demiştir: " Hiç kuşku yoktur ki bu projeye yüzyılın en büyük sosyal deneyi olacaktır." (Tuleda 1987). Çalışmanın kazandığı başarı ile satranç programı çok hızlı genişledi. 1988-89 öğretim yılının başlaması ile satranç dersleri Venezuela'daki okullarda verilmeye başladı. Satranç şu an 30 ülkede binlerce okulda ders müfredatında bulunmaktadır.
Dianne Horgan çalışmalarında satrancı bağımsız bir değişken olarak tanımlamıştır. "Chess as a Way to Teach Thinking (Öğrenmeyi Öğretme Aeacı olarak Satranç)" (1980) adlı çalışmasında Horgan 24 ilkokul öğrencisi ve 35 orta ve lise öğrencisini denek olarak kullandı. Not ve beceri oranları ilişkilendirildi. Horgan ilkokul öğrencilerinin yüksek dereceli oyuncuların arasında yer alması halinde, bu çocuklarında yetişkinler kadar karmaşık problemlerin üstesinden gelebileceği sonucuna vardı.
Horgan, yetişkinlerin bir konu üzerinde uzmanlaşırken ilerlemesi detaylardan daha geniş bir merkeze doğru ilerlerken, çocuklar sezilerine güvenerek bu işi götürmektedir. Bu onu küçük yaşlarda satrancı öğrenebilme yeteneğinin, en az erişkinlerdeki kadar olduğu sonucuna götürmüştür. Horgan, satrancın çocuklara kolayca öğretilebilir olduğunu ve bu becerileri erken yaşlarda öğrenmenin zihin gelişimi için büyük faydasının bulunduğunu belirtiyor. Eski Amerika Eğitim Bakanı Terrel Bell 'de buna katılıyor. "Your Child's Intellect", adlı kitabında Bell, okul öncesi eğitimde satranç bilgisinin zekayı geliştirdiğini belirtiyor (Bell, 1982,pp. 178-179).
1987-1988 yıllarındaki "Mantıklı Düşünmenin Geliştirilmesi ve Satranç yoluyla Hafıza" çalışması esnasında M.J. Ryan okulundaki altıncı sınıf öğrencileri satranç dersi alıyorlar ve oynuyorlardı. Öğrencilerin hiç biri daha önce satranç oynamamışlardı. Bu deney Ferguson 'un diğer çalışmalarının yogunlaştırılmış olanıydı çünkü, öğrenciler proje boyunca her gün satranç oynuyorlardı. Bu program 21 Eylül 1987 'den 31 Mayıs 1988 'e kadar sürdü.
Margulies 'in "The Effect of Chess on Reading Scores: District Nine Chess Program Second Year Report" adlı 1991 yılındaki çalışmasında, satranç programına katılmış 53 ilköğretim öğrencisini, programa katılmamış 118 öğrenciyle karşılaştırıp bir değerlendirme yapmıştır.
Dr. Margulies satranca iştirak etmenin okuma performansını arttırdığı sonucuna varmıştır. T testi sonuçları belirgin bir şekilde 01 seviyesinin üzerinde idi. Satranç oynayanlar ve satranç oynamayanlar arasında en iyi skorları alanlar için Chi Kare testi de 01 seviyesinde idi.
Margulies 'in çalışması satranç oynayanların okuma yetenekleri belirgin bir şekilde arttırdığını kesin bir şekilde ortaya koymuştur. "Inside Chess (21 Şubat 1994)" şunu ifade etmektedir. "Margulies Çalışması satrancın yüzlerce öğretmeninde bildiği gibi bir öğrenme aracı olduğunu kanıtlayan en güçlü tezdir."
Louise Gaudreau "Étude Comparative sur les Apprentissages en Mathématiques 5e Année" (30 Temmuz 1992) adlı çalışması son zamanlarda dilimize çevrilmiştir ve eğitimde satrancın hakkında şimdiye kadar var olan en ilginç görüşleri ortaya koyuyor. Çalışma 1989 Haziran'ından 1992 Temmuz'una kadar süren bir zaman diliminde New Brunswick ilinde gerçekleştiriliyor.
Beşinci sınıfı bitirmiş üç gruptan oluşan toplam 437 öğrenci bu araştırmada test ediliyor. A grubuna yani kontrol grubu çalışma boyunca geleneksel matematik dersi veriliyor. B grubu çalışmanın ilk yarısında matematik dersi, kalan yarısında satranç ve problem çözmek üzerine zenginleştirilmiş bir eğitim alırlar. C grubu ise satranç ile zenginleştirilmiş müfredatı en baştan itibaren alır.
Temel hesapların bulunduğu standart testte gruplar arasında belirgin farklılıklara rastlanılmamış, fakat testin problem çözme kısmında B ve C grupları arasında önemli farklılıklar ortaya çıkmıştır. C grubunun problem çözme başarısı 62% den 81% 'e çıkmıştır.
"Playing Chess: A Study of Problem-Solving Skills in Students with Average and Above Average Intelligence " adlı çalışma 1991-1992 okul döneminde Philip Rifner tarafından yönetilmiştir. Bu proje ortaokul öğrencilerinin öğrendikleri genel problem çözme yeteneklerinin başka alanlarda da kullanılıp kullanılamadığını saptamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışma iki kısımdan oluşmaktaydı. Birincisi satrancın oynanmasının öğretildiği kısım. İkincisi ise şiirsel analizin kullanıldığı transfer bilgisi.
Yarı-deneyin sonucunda sadece transfer yeteneğinin gelişmesi gözlenmiştir. Nicel-tanımlayıcı çalışmaları ortalama yetenekteki öğrencilerin üzerinde uygulandığında yetenek gerektiren tüm dallarda ilerleme kaydettirmişlerdir. Çıkan sonuca göre branşlar arası transfer, ancak bu transfer yeteneğini geliştirme ön plana çıkarsa artabilir ve bu transfer edebilme özelliği ortalama yeteneğin üstündeki öğrencilerde artarak görülür.
Satranç neden bu kadar etkilidir?
Satranç oyuncuları neden "Torrance Tests of Creative Thinking" testlerinde yüksek başarılar elde ettiği gibi “Watson-Glaser Critical Thinking Appraisal" testlerinde de aynı başarıyı elde ederler? Kısaca, en az yedi önemli faktör var:
1)Satranç her türlü güce yer vermektedir.
2)Satrançta pratik yapmak için bol miktarda problem vardır.
3)Satrançta problem çözerken anında ödüllendirilir veya cezalandırılır.
4)Satranç tam olarak kullanıldığında iyi bir düşünme sistemi üretir.
5)Rekabet. Rekabet ilgiyi arttırır, zihinsel dikkati yükseltir, yüksek seviyelerdeki başarıyı ortaya çıkarır.
6)Oynamak üzerine kurulmuş bir öğrenme ortamı öğrencilerin öğrenmek üzerine olan tutumları üzerinde pozitif etkileri olur.
7)Satranç değişik ve kaliteli problemler tedarik eder.